top of page

1. Mektup

Sevgili Agâh Bey,


Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.


Bugün yine akşam vakitlerinde bir ayılma geldi. Bunun sebebini bir türlü anlayamıyorum. Hep güneşin batmaya başladığı vakitlere denk geliyor. Zihnim berraklaşıyor, sanki bir pus kalkıyor. Serin havalarda da kendimi daha ayık, daha keskin hissediyorum.


Birkaç gece önce,  bir yanlış anlaşılma üzerine haksız yere tutuklunan kardeşimi kurtarmaya karakola gittik eniştemle. Kardeşimi tek başına bir yerde tutuyorlar, başına da dikmişler bir polisi. Kendimizi ifade ettik, tek tek anlattık M’nin neden suçsuz olduğunu ama derdimizi anlatamadık. Ben ikna olacaklarına emindim halbuki, her şey ayan beyan ortada aslında.


Tam çıkıyorduk odadan, eniştem ceketinin iç cebinden bir silah çıkardı, polisi alnının ortasından vurdu. Tek kurşun. İki tabanca daha çıkardı, birini bana birini kardeşime verdi. Kapıyı açtı, kontrol etmek için odaya girmek üzere olan bir diğer memuru yine alnından vurdu.


Bunların hepsi en fazla on saniye içinde gerçekleşmiştir. Saatler gibi hissettiren o saniyeler boyunca neden böyle bir şeyin içine çekildiğime anlam vermeye çalıştım. Elimde de silah. Saçmalık. Rıza vermediğim bir plana, hem de bir suça neden ortak ediliyorum?


Üstelik durum düzeltilemeyecek bir şey değildi. Böyle bir intervention’a gerçekten gerek yoktu. Plan yeni deliller toplayıp, tekrar uğramak olmalıydı. Bana sorulmadı da bu, darbe bu resmen.


Odadan çıktıktan sonra eniştem evde buluşuruz deyip koridorda sola döndü. Bense sanki elimdeki silah suç ortaklığımı yeterince ele vermiyormuş gibi, eniştemle associate edilmemek adına sağa saptım M’nin de beni takip ettiğini düşünerek. Merdiven boşluğuna çıkan kapıyı geçtikten sonra birbirimizi kaybettiğimizi farkettim ancak geri dönme şansım olmadığından (elimde silahla görünmeden buraya kadar gelebilmişken büyük risk olacaktı) bir şekilde birbirimizi tekrar bulacağımızı umarak yukarı çıktım.


Liman kentinde işlenen bu cinayetten bir şekilde paçayı kurtarıyoruz ama.


Geçenlerde de şöyle bir saçmalık yaşandı. Kopenhag’daki hamile arkadaşımın süte ihtiyacı olduğundan bir marketin önünde durduk. Arkadaşım şoför koltuğunda olduğundan, inmesi de güç olacağından -hamile ya- ben indim süt almaya. Marketi şaşırmışım sanırım, çünkü girdiğim yer bir üniversite kantiniydi. Yine de bir ihtimal kutu süt bulurum diye bakındım etrafa, ama nafile. Şansıma Türk bir kız, çaresizliğimi görünce yardım teklifinde bulundu. Kahve makinesinin sütünden iki küçük karton bardakta süt verdi, sağolsun. Elimde karton bardaklar arabaya bindim.


Dün uzun uzun güzel bir havuzda yüzdüm de anlam veremediğim bu olayların saçmalığından biraz uzaklaşabildim.


Bilincinizin kıyısındaki cinayet ne diyor size, dediğinizi duyar gibiyim Agâh Bey. Daha ne kadar buralarda, bilincimin kıyılarındayım bilemiyorum. Elimdeki haritada çok fazla eksik var.


Arayacağınızı biliyorum Agâh Bey.


Görüşmek üzere,

K.



0 comments

Recent Posts

See All

9. Mektup

11. Mektup

Comments


bottom of page