top of page

4. Mektup

Merhabalar Agâh Bey,


Nasılsınız, iyi misiniz?


Bu soruya cevap vermezsiniz genelde. Umarım iyisinizdir.


Dün, beş ay kadar önce yollarımızı ayırdığımız bir arkadaşım geri döndü. Evimde ağırlıyorum şu anda. Herhangi bir belirsizliğin, konuşulmamışın ve adı konulmamışın, içinde bulunduğum berraklığı puslandırmasına, akışımı bozmasına müsaade etmemeliyim.


Mâbedimin kutsallığına halel gelsin istemiyorum.


Kendimi artık yaşsız hissettiğimi biliyor muydunuz bu arada? Evet, yaşsız bir kadınmışım, hep böyleymişim gibi hissediyorum. Çocukken de yaşsızmışım, yetmiş yaşıma geldiğimde de yaşsız olacakmışım gibi geliyor. Tuhaf bir his ve düşünce, ne anlama geldiğini hem biliyorum hem bilmiyorum.


Son görüştüğümüzde yazmak istediğimden bahsetmiştim size. Takip eden günlerden birinde hakkında yazmak istediğim onca konu dururken, utanç vesikası gibi hissettiren bir konu hakkında küçük bir yazı yazdım. Kendim hakkında, doğrudan kendim hakkında. Zaten yazdığımız çizdiğimiz, hatta okuduğumuz her şey kendimizle ilgili diyerek, bunun sebep olduğu utancı ve tuhaflığı bastırıyorum. Ama yazabildiğimi hatırladım bu sayede.


Her şey için olduğu gibi bunun için de teşekkür ederim.


Şöyle de ilginç bir şey farkettim, yazarken düşündüğümü bilmediğim şeyleri keşfediyorum. Aa diyorum meğerse benim böyle bir düşüncem varmış. Hani yok yerden çıkmış olamaz, sanki hep ordaymış da ben de aslında bir gömü bulmuşum gibi. Bu farkedişin kendisi de bu düşüncelerden biri mesela. İnsanın kendini bildiğini zannetmesi gerçekten trajikomik.


Düşünce ile fikir eş anlamlı olmalarına rağmen aralarında şöyle bir fark var gibi hissediyorum: Sanki düşünce, veri gibi, bağlantısız, düş’müş gibi. Fikrinse bir temeli varmış, halihazırda başka şeylerle ilintiliymiş gibi, farkında ol ya da olma, kökleri olan bir zeminmiş gibi. Düşünce elmaysa, fikir ağaçmış gibi.


Kendinize iyi bakın lütfen,

K.

0 comments

Recent Posts

See All

43. Mektup

留言


bottom of page