Agâh Bey,
Umarım iyisinizdir, her şey yolundadır.
Dün yine yerleşik hayattan göçebe hayatına geçiş yaptım.
Alışığım aslında ama bu sefer şu sebepten çok zorlandım. İnşa ettiğim mabedi, oluşturduğum alanı ve kurduğum düzeni, hayatımın belki de en manidar iki haftasına ev sahipliği yapmış alanı terk etmekte i-na-nıl-maz zorlandım. Daha da zoru, bu sanki benim için zor olmayacakmış, bu konuda rahatmışım gibi davranmam gerektiğiydi. Aksi takdirde gitmek benim için sadece daha da zorlaşacaktı.
Çok güzeldi gerçekten. Posterlerim, maviler ve morlar arasında yakaladığım uyum, boyalarım, eski ve yeni defterlerim, mutfak ve yeme düzenim, kek kalıplarım... of. İçim fena acıyor.
İlk akşam sorun yoktu ama ertesi sabah, gece bir yerlere gitmediğimi anlayınca içimi bir korku kapladı, ödüm koptu Agâh Bey. O kayıbın yarattığı dehşet hissini anlatamam. Geldi dedim tıkanma. And I can’t have that yani. Aylar sonra ilk kez buna ağladım.
Kıza da diyemem ki sen beni tıkıyorsun, veya sende beni tıkayan bir şey var. Nasıl, ne yani o diyecek, zorlayacak, ben de anlatamayacağım ne olduğunu, benim de bildiğim bir şey değil çünkü.
Bunun üstüne bir de hiç böyle bir durum söz konusu değilmiş, orayı bırakmak zor olmayacakmış gibi, sen kullanırsan daha mutlu olurum, boş kalmasın zaten falan dedim.
Yani, mabetler ibadet edilmek içindir. Bir yer belli bir maksatla inşa edildiyse boş kalmasından iyidir.
He şunu bir sorguladım, aşkla ve heyecanla geçirdiğim o iki hafta aslında bitmeye mahkûm manik bir dönem miydi, yoksa erişmiş olduğum daha genel bir iyileşme hâli miydi? Her halükarda geceleri gittiğim yerleri ve müzlerimi kaybetmemek, mâbedimi terk etmemi gerektiriyorsa, sen sağ ben selamet. Yapacak bir şey yok. Rüyadan taviz olmaz.
Geçenlerde şöyle korkunç bir olay yaşadım Agâh Bey: doğum günümü kaçırdım. Bir baktım, 8 Nisan çoktan idrak edilmiş, saat 12’yi vurmuş, ertesi gün olmuş. Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu beni neden bu kadar etkiledi bilmiyorum ama hissettiğim şey dehşete yakındı.
Dün gece de ne alakaysa G’nin stüdyosundaydım. Oradayken çok sorguladım burada ne işim var diye. Bir yandan çekim yapılıyor, set kurulmuş, onları izliyoruz. Oda oda çekim var, biz de takılıyoruz işte ama ayak altında hissediyorum kendimi. Şöyle bir hal var G’de: sanki bir an önce işleri bitsin de gitsinler, biz de yalnız kalalım, yemek falan yiyelim. Hatta hazırlıklara başlamıştı bile, ben bir yandan karşı çıkmaya çalıştım ama söylediklerim yetersiz, sesim güçsüz kaldı.
Saçmasapan işler.
Vaktinizi aldım yine, kusura bakmayın.
Saygılarımla,
K.
Comments