Agâh Bey,
Selamlar.
Kendimi ne denli varlıklı hissettiğimden bahsetmek istiyorum. Sadece maddi anlamda da değil. Varlıklıymışım gibi geliyor. Bir zenginliğim varmış ama henüz beni bulmamış, yine de şu an zenginmişim gibi. Öyleymişçesine de harcıyorum bu zenginlikten.
Böyle hissetmem, hırslarımın törpülenmesine mi neden oluyor yoksa aslında hırslarımın bir tezahürü mü?
Hayatı yiyesim geliyor bazen. Öyle bir iştahım var, bilmiyorum nasıl yapacağım. Ben sporu da bu yüzden yapıyorum zaten. Daha fazla yiyebilmek için. Bu müştihlikle başka türlü başa çıkılmaz. Acıyı da tatlıyı da bu yüzden seviyorum bence. Hatta Türk kahvesinin açıklaması da bu olabilir.
Bu dünyanın beni doyurmasını isteyip istemediğimden emin değilim Agâh Bey. Taşı deleyim de görün.
Konuştuğumuz birçok şeyin en az çift anlamlı olduğunu fark ettiğimden beri yalan söylemekten, özellikle kendimize farkında olmadan söylediğimiz küçük gibi görünen yalanlardan -veya kendini kandırmalardan- daha da korkuyorum. Her bir parçası onlarca bağ ile bir diğerine bağlı, çetrefilli bir yapıdan söz ediyorsak, sütunlar, kemerler ve incelikle örülmüş duvarlarda bu vesileyle oluşturan her bir distortion, bağlı olduğu onlarca diğer düğüm yumağını da bozacaktır. Bu devam ettikçe ortaya çıkacak olan psişe içler acısı olur gibime geliyor. Bunu yargılamak bana düşer işte.
Sır kutsaldır, Agâh Bey. Anlıyorsunuz değil mi? Başka hiçbir şeyin kutsallığından bu denli emin değilim. Hatta kutsal ne demek bilmiyorum bile aslında, neler kutsaldır, kutsal kutsallığını neyden alır? Bir değer, nesne, toprak, neyse artık, kutsallığını kim tayin eder? Bence bunun tek bir cevabı var aslında, ama birçoklarının zihninde kutsal öyle değil sanki.
Ama sır kesin kutsal, size diyeyim. Ve gece aslında bir örtü olmasına rağmen sırrı örtmez, aşikar hale getirir, esinler.
Bence Agâh Bey, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama saymanın amacı, nerede duracağını bilmek. Ve cehennem aslında uçlar. Bunlar temeli olmayan, anlık mülahazalar Agâh Bey. Argümante etmemi beklemeyin lütfen.
Bunu söylüyorum ama yine de safsatalardan ödüm kopuyor. İnsan kendinden de başkalarından da, hiç olmasa bile, en azından sofistike safsatalar bekliyor. Ama sonuçta makale yazmıyorum. Altı üstü bir şeyler yakalamaya çalışıyorum.
Şimdi ne alaka bu diyeceksiniz ama, etle ekmeği lahmacun formatında buluşturmaya karşıyım. Aklıma geldi paylaşmak istedim.
Önce söz vardı Agâh Bey. Ve annem bana yazıya basmamayı nakşetti.
Çizgi bir çeşit sözdür, söz sırdır, sır kutsaldır.
Kendinize iyi bakın,
K.
Comments