top of page

23. Mektup

Merhabalar Agâh Bey,


Keyfiniz nasıl?


Dün mahşeri bir insan kalabalığının ortasında buldum kendimi. Sonsuz sayıda insanın oluşturduğu, katlanıp duran bir alış veriş kuyruğundaydım. Ödeme kuyruğu desem daha doğru olur. Ne almışım da ödemesini yapıyorum onu da anlamıyorum. Altı üstü birkaç parça kumaş.


O kuyrukta beklemenin kendisi işkencenin ta kendisiydi. O bekleme mecburiyeti, kaçacak yerinin olmaması, kaçsan ne olacak sonsuz süredir bekliyorsun zaten, bir sonsuz süre kadar daha bekle işte, kalabalığın o boğuculuğu, o çaresizlik. Gerçek bir eziyet.


Sıra boyunca tanıdığım tanımadığım bir sürü insana rastladım. Kimiyle ayaküstü selamlaşıyoruz, kimi bir başkasından haber veriyor. Falancayı şurada biraz ileride gördüm, filancayı gördün mü şuradaymış, gibi.


H diye bir arkadaşımdan haber alıyorum. Nedense benden uzaklaştırma cezası varmış, hayret ettim. Böyle bir yaptırıma gerek var mıydı gerçekten sanmıyorum. Üstelik de bir tekerlekli sandalyeye mahkum edilmiş. Beni görmesinin hayrıma olmayacağını bilmeme rağmen beni görmesini istiyorum. Veya belki de istediğim beni gördüğünü görmektir. Veya belki de beni gördüğünü gördüğümü görmesini istiyorumdur. Kim bilir.


Arkadaşım D’yi de gördüm, çok güzel bir takım giymişti. Son parçasını da ben giydirdim hatta, gri bir yelek. Okula yeni başlayan heyecanlı bir çocuğu anımsattı hali. Sıraya girdikten sonra uzaktan annesiyle sıkı sıkı sarılışını seyrettim.


Kendi annem de oralarda, biliyorum bunu bir şekilde. H ile aynı kişilermiş sanki, veya yer değiştiriyorlarmış gibi bir durum söz konusu.


Size buranın bana nereyi anımsattığını söyleyeyim: Dante’nin Cehennem’ini. Acaba kaçıncı halkası?


Neyin müeyyidesi bu Agâh Bey?


Kendinize iyi bakın,

K.



13 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page