yas üzerine bir eskiz
- Aisha K.
- 2 days ago
- 2 min read
Her bir’leşme bir ölüm, her kayıp da bir doğumu mecburi olarak barındırır. Birazdan ölümle hayatın/doğumun iç içeliğine tekrardan şahitlik edeceğiz.
Yas psikoterapisini işlediğimiz psikoloji derslerimden biri esnasında, arkadaşlardan biri hocamıza bir soru yöneltti: Daha önce başka bir kurum aracılığıyla aldığı yas terapisi eğitiminde, hocaları, hamileyken doğmamış bebeğini kaybeden bir kadının, kaybedileniyle henüz bir anısı olmadığı için, geçirdiği acı sürecin yas kapsamında değerlendirilemeyeceğini dile getirmiş. Bu ifadeler arkadaşımızın kafasına tam yatmamış ki, hocamıza sorarak teyit etmek, görüşünü almak istemiş.
Bana göre, böyle bir düşünce yapısına sahip herhangi bir insanın, bırakın ruh sağlığı alanında çalışmayı, insana dair herhangi bir işle iştigal etmemesi gerekir. Mümkünse gitsin teknik bir alanda çalışsın. Bir de bu kişi psikoloji öğrencilerine eğitim falan veriyor.
Yani insanın tabula rasa olamayacağı, ruhunun, bilincinin, yaşanmışlıklarından, anılarından ibaret olmadığı / olamayacağı gibi temel ve ilk-sezgisel bir bilginin okullarda öğretilmesine gerek yok diye düşünüyorum.
Hele verilen örnek üzerinden konuşmak gerekirse, bir kadının hamilelikle birlikte çoktan salgılamaya başladığı hormonlarını geçtim. Çocuğunun nasıl bir karakteri olacağına dair duyabileceği merak, zihninden geçirdiği her bir isimle, her bir ihtimalle yani, ayrı ayrı kurabileceği bağ, anne olma arzusu, anne olma korkusu veya.. olumlu olumsuz ihtimallerin her biri ve hepsidir kaybolan. Bir kayıp, milyon şeyin birden kaybıdır.
Üstelik o çocuk istenmiyorduysa dahi kaybı, yasını doğurur. Bir gebelik sadece bir gebelik değil ki, sadece bir şeye gebelik hiç değil. Yaşanmışlıklarla birlikte yaşanmayanları da kaybeder insan.
Çocuğunu doğuramayan bir kadın onun yasını doğurur. Her ölüm illa ki başka bir şeyin doğumunu beraberinde getirir.
Ve her karar, bir yas potansiyeli taşır. Diğer ihtimal(ler)in kaybını mecburi olarak barındırır çünkü. Nitekim decide (karar vermek) ile homicide (adam öldürme) ve suicide (intihar) kelimeleri boşuna aynı kökten türemedi. Her kararımızda, o kararın alternatiflerinden neşet edebilecek milyonlarca diğer ihtimali öldürüyoruz, kesip atıyoruz (Lt. cide).
Cenazeyi kaldırmak da bizzat bize düşüyor.
Gerçekten de psişe ile logos’un bir araya geldiği gün psişe’yi, ruhu kaybettik. Zamanımızın en büyük kayıplarından biri budur.
Ruhumuza Fatiha.
Ufak bir derleme:









